Bugün 14 Kasım Dünya Diyabet Günü diyabetin önemine dikkat çekmek ve hastalık hakkında farkındalığı artırmak için kutlanmaktadır. Çağımızın en yaygın hastalıklarından olan diyabet, küçük yaştaki çocuklarda bile görülebiliyor artık.
Diyabet halk arasında şeker hastalığı olarak adlandırılıyor. Dünyagöz Etiler Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Fevzi Akkan bu süreçte nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlatırken, toplumda diyabet bilincinin artırılması konusundaki öneme de dikkat çekti.
Diyabet konusunda kimler, hangi yaş grubu risk altında?
Tip I diyabet erken yaşlarda, genellikle çocuklarda ani şeker yükselmesiyle komaya kadar varabilecek akut bir durumla ortaya çıkar. Çıktığında da hemen tanısı konur. Tip I diyabet hastaları, vücutta insülin eksikliği olan hasta grubudur. İkinci grup yani tip II diyabet ise genellikle 40-45 yaş üzeri ortaya çıkmaktadır. Bu hasta grubunda vücutta insülin bulunur ancak etkinliği yoktur. Bu hastalar genellikle uzun süre şeker hastası olduklarını farketmezler.
Diyabet hastalığında göz muayenesi neden önemli? Göz muayenesini ihmal eden hasta ne gibi durumlarla karşılaşabilir?
Tip II diyabet hastalarında yani 40 yaş üzerindeki kişilerde, hastalık tanısı konmakta çok gecikilir, yani hastanın gözünde bir görme bozukluğu oluşmasına bağlı olarak göz doktoruna gittikten sonra yapılan muayenede diyabetin gözde oluşturduğu hasarla beraber tanı konur. Bu kadar gecikilmesinin nedeni ise, bu hastalarda hiçbir zaman şeker değerinin 400-500lere aniden çıkmaması, yavaş yavaş yükselmesidir. Dolayısıyla hastalar bu durumu 5 gün içinde farketmezlerse ve bir kan şekeri ölçümü yapılmazsa, 5. yıldan itibaren bu hastalarda genellikle göz ve böbrek bozulmaya başlar. Hasta ancak göz muayenesine geldiğinde bir görme problemi, diyabete bağlı bir retina problemi olduğunu ortaya çıkarırız.
Diyabet hastasının göz muayenesi nasıl yapılır?
Diyabeti olan ya da olmayan bütün hastalarda bizim genel bir göz muayenesi prosedürümüz bulunuyor. Ama bir hastanın diyabet olduğunu biliyorsak eğer, özellikle retina muayenesini daha dikkatli ve detaylı yapmakla beraber ek testler de yaparız. Göz arkasını inceleriz, retinanın OCT dediğimiz göz tomografisini çekerek, mutlaka retinanın içinde diyabete bağlı hasarın başlayıp başlamadığını özellikle araştırırız.
Diyabet hastalığı gözde ne gibi etkiler yaratır?
Diyabet hastalığı, vücuttaki en küçük damarların duvarını bozarak hasar vermeye başlar. Bu mikro damarlar en fazla gözde bulunan damarlardır. İkinci olarak da böbreklerde bulunurlar. Şekerin yüksek olduğu süre uzadıkça, bu damarların duvarlarında incelme başlar ve sızıntı ortaya çıkar. Önce yavaş yavaş serum sızar, sonra bu delikler büyüdükçe kan sızmaya başlar ve retina yani görme merkezimiz, sarı noktanın da içinde bulunduğu, bizim ışığı alarak görüntü yapan tabakamız, hasar görmeye başlar. Bu, aşama aşama ilerleyen bir süreçtir. Birinci aşamada damarlarda bozulma başlar ve biz bunu farkedebiliriz. Bir sonraki aşama ödem oluşmasıdır. Ondan sonraki aşama kanamanın olduğu aşamadır. Son aşamada kanama artışına bağlı olarak görüntü tam olarak kaybolur.
Diyabet hastalığı körlüğe yol açar mı?
Diyabet, hiçbir takip ve tedavi uygulanarak kontrol altında tutulmazsa, körlüğe yol açabilir. Bunun için diyabet tanısı konduktan sonra hatta konmadan dahi önce detaylı göz muayenesi yapılması ve göz doktorunun uygun göreceği sürelerde kontrollere devam edilmesi gerekir. Bu ilk başta 6 ayda 1 kez, her şey yolunda giderse yılda 1 kez, ancak gözde bir problem varsa 3 ayda 1 kez hatta ayda 1 kez detaylı kontroller, takip ve tedaviler yapıldığı sürece hastalar körlük yaşamazlar.
Diyabetik Retinopati nedir?
Diyabetik Retinopati, şeker hastalığına bağlı olarak gözün retina tabakasında oluşan hasara verilen isimdir. Bir diğer söylemle, diyabetin gözde oluşturduğu hastalıktır. Retinanın diyabete bağlı olarak etkilenmesi durumudur.
Diyabetik Retinopati’nin yaşla ilişkisi var mıdır, en erken hangi yaşta görülür?
Tip I diyabet hastaları erken yaşta diyabete yakalandıkları için, kontrolsüz giden bir hastalık sürecinden sonra genellikle 10 yıl içinde mutlaka bir diyabetik retinopati problemi ortaya çıkar. Tip II diyabetlerde de, kontrolsüz giden bir hastalık süreci sonrası 40’lı yaşlarda 5 yıl içinde retinopati yani gözde diyabete bağlı hasar meydana gelir.
Diyabetik Retinopati’den gözleri korumak için ne yapılmalı?
Diyabet tanısı konan her hastanın mutlaka ve mutlaka detaylı bir göz muayenesi, özellikle retina muayenesi olması tavsiye edilir. Bu retina tedavisinin de OCT testi ve görme fundus fotoğrafının çekilmesiyle kayıt altına alınıp hastanın düzenli şekilde bu muayeneleri tekrarlaması gereklidir.
Diyabetik Retinopati nasıl tedavi edilir? Oluşan hasarın geri dönüşü mümkün mü?
Diyabetik retinopatinin tedavisi, gözde oluşan hasarın evresine göre değişir. 1.evrede sadece göz içi iğneler yaparız. Bunu aşan durumlarda, beraberinde ya da ayrı olarak “Argon Lazer” dediğimiz gözün arkasındaki bozulan damarları lazerle tedavi etme aşaması gelir. Bunu da aşan yani kanamanın çok arttığı ve görmenin azaldığı durumlarda ise “Vitrektomi” yani vitreoretinal cerrahi dediğimiz bir ameliyat gerekebilir. Burada önemli olan, bu son aşamaya gelmeden önce iğneler, enjeksiyonlar ve lazerle görmeyi sağlıklı şekilde tutmaktır.
Sistemik hipertansiyonun, sigara ve alkol kullanımının retinopatiye etkisi var mıdır?
Diyabet hastası olup ilave olarak hipertansiyonu olan, aynı zamanda sigara ve alkol kullanımı bulunan hastalarda hem diyabetin genel gidişatı ve tedavisi zorlaşır hem de diyabetik retinopati yani gözdeki diyabete bağlı problemler çok daha hızlı ilerleyebilir. Bu nedenle sistemik rahatsızlıklar göz önünde bulundurularak sigara ve alkol kullanımından kaçınılması uygun olur.
Hamilelik diyabetik retinopatiyi etkiler mi, hamileliği erken sonlandırmak gerekir mi?
Diyabetin takibi ve kontrolünde bir problem yoksa, diyabet hastalarında retinopatide çok ilerleme beklemeyiz. Ama teorik olarak kontrolsüz diyabetlerde gözdeki problemler ilerleyebilir ancak hamileliği sonlandırmak gibi bir adım kesinlikle gerekmez. Diyabet kontrolü ve gözdeki problemin çözümü yeterlidir.
14 Kasım Diyabet Günü için neler söylemek istersiniz?
Çağımızda beslenme şekilleri, paket gıdaların artık çoğunlukla ön planda olması ve maalesef beslenme probleminin devamında oluşan diyabet yatkınlığı, diyabete bağlı sistemik problemleri de gittikçe artırmaktadır.
Bundan 10 yıl evvel Türkiye’de diyabet %6-7 civarındayken, şuan %12’lerin üzerine çıktı. Maalesef bu oran yükselmeye devam ediyor. Düşünüldüğünde Türkiye’de 80 milyonluk bir nüfusun %15’i yani 10-12 milyon diyabet hastası var. Bunun sadece ilaçla çözmek mümkün değil. Mutlaka koruyucu tedbirler almak lazım, doğru bir beslenme biçimine sahip olmaya özen göstermek lazım, 40 yaşından sonra bilhassa ailesinde diyabet tanısı bulunan insanların tetkiklerinin erken yapılıp şeker hastalığının vücuttaki sekonder yani ikincil göz ve böbrek hasarları başlamadan evvel tanısının konup tedavisine erkenden başlanması gerekir.
En önemlisi beslenmenin düzenlenmesi, aktivitenin artırılması hem hayat standardını yükseltecek hem de diyabetin oluşma hızını ve komplikasyonları azaltacaktır.
Her şey sağlıklı bir hayatla başlar. Bu konuda farkındalık yaratılması için yılda 1 günün ya da 1 haftanın olması hiç yoktan iyidir ancak diyabet şuan dünyadaki en yaygın hastalık. Dolayısıyla bu konudaki farkındalığın önemini her zaman vurgulamak ve insanları bu konuda bilinçlendirmek çok önemli.
Diyabet hastalığı ve göz birbiriyle ne kadar ilişkilidir, buna dair bir oran var mı ya da rakamsal veri paylaşabilir misiniz?
Şeker hastası olan tip II yani 40 yaşından sonra oluşan diyabette maalesef her 4 hastanın 3’ünde 10 yıl içinde retina problemi yaşanıyor. Bu da ortalama popülasyon düşünüldüğünde %75 demektir. Yani diyabet hastalarının %75’i hayatlarının bir döneminde ve bu süre uzadıkça yani diyabet süresi 10-15 yıla yaklaştıkça, retinaya bağlı problemler gelişiyor. Bu nedenle önemle vurgulamak isterim ki, diyabet hastaları nasıl ki düzenli olarak endokrinoloji doktoruna gidiyorlarsa aynı sıklıkta göz doktoruna gitmeleri ve retina kontrollerini yaptırmaları gerekir.