Telekomünikasyon sektöründe uzun yıllardır yönetici olarak çalışan Tuğba Şengül Lik, sosyal medya platformlarından aktardığı içeriklerle teknolojinin dengeli kullanımına odaklanıyor.
Dijital Denge Derneği’nin de kurucusu olan Tuğba Şengül Lik, bu konuda farkındalık yaratmak için ebeveynlere ve kurumlara eğitimler veriyor. “Aslen Buralı Değiliz: Bir Dijitalzedenin Dengeyi Bulma Rehberi” kitabının da yazarı olan Tuğba Şengül Lik ile dijital dengeyi yakalamak için yapılması gerekenleri konuştuk.
Hepimiz dijitalle çevriliyiz ve dengeyi sağlamakta zorlanıyoruz. Siz bu konuya yoğunlaşmaya nasıl karar verdiniz?
Kimyager Paracelsus’un bir sözü var: “Her şey zehirdir, önemli olan dozudur” diyor. Benim farkındalığım da bu noktada açıldı. Bir şeyi yemekte aşırıya kaçtığınız zaman da sorun yaşarsınız hatta kitap okumak bile öyle değil mi? Yani günde 8 saat kitap okursanız maalesef onun da olumsuz etkileri oluyor ya da durmadan, uzun saatler dizi izlerseniz onun da olumsuz etkileri oluyor. Dijital konusunda bilinçli seçimler yaparak tüketiminizle üretiminizi dengelemeniz şart. Ben yaklaşık 3-4 yıldır bilinçli seçimler yaparak bunu yakaladığımı düşünüyorum.
Siz dijital dengeyi sağlamak için neler yapıyorsunuz?
Ekransız zamanlarım var. İşten eve geldiğim zaman çocuklarımla, ailemle geçireceğim zamanlarda, yemek masasında olduğumuz zamanlarda o ekranları masamıza koymuyoruz. En az yarım saat telefonlarımıza dokunmuyoruz, ekranlarla sohbetimizi bölmüyoruz. Dünya dönmeye devam ediyor. Yemek sonrası yarım saat civarında sosyal medyada vakit geçiriyorum. Nitelikli içerikler seyredip kendimi eğitiyorum. İngilizce’m var, İtalyanca’yı yine aynı sosyal medya üzerinden geliştirmeye, verimli kullanmaya çalışıyorum. Çocuklar da aynı şekilde. Onların da bir saati var. Uyku zamanım yaklaştığında, yatmadan 30 dakika önceden ekranlarla ilişiğimi kesiyorum. Kitabımı yanı başıma alıyorum, kitabımı okuyorum çünkü o mavi ekran gerçekten sürekli beynin gündüz olduğunu zannetmesine sebep oluyor. Dijital denge için benim hayatıma kazandırmış olduğum ilk alışkanlığım gece yatarken ve sabah uyandığımda telefona bakmamak oldu. Bu da benim için çok güzel, verimli oldu. Sabah kalkıyorum. En azından zihnim berrakken o sırada odaklanmam gereken şeylere yöneliyorum, ekran beni bölmüyor, kesintiye uğratmıyor.
“Aslen Buralı Değiliz: Bir Dijitalzedenin Dengeyi Bulma Rehberi” kitabınızda ve hazırladığınız içeriklerde de çok kullandığınız bir prototip var: Dijitalzede. Kimdir dijitalzede?
Son araştırmalara göre günde yedi saatimizi internette geçiriyoruz. Bunun üç saati dijital platformlarda, sosyal medyada geçiyor. Bazen 10 dakika diye giriyoruz, ‘Instagram’a bakıp çıkacağım’ diyoruz ama sonra saatlerce içerikler tüketiyoruz. Maalesef ne içerik tükettiğimizin de farkına varamıyoruz. Aslında gerçekten çok yorgunuz. Silikon Vadisi’ndeki mühendisler bizi orada tutmak için o kadar farklı yöntemler deniyorlar ki biz de gerçekten dalıyoruz. İnsanız, aciziz, içine giriyoruz ve dalıyoruz. İşte dijitalzedelik de maalesef bu farkında olmadan geçirdiğimiz saatlerin bizi tükettiğinin bir göstergesi. Dediğim gibi artık hepimiz odaklanmakta zorluk çekiyoruz. Hepimiz kilo almaya başladık, hareket etmek istemiyoruz. Ekran karşısında doğal olarak salgılanan o endorfin hormonunu biz spor yaparak karşılamak istemiyoruz çünkü kolaya kaçıyoruz. Evet, bir kitabın ortasında sıkılıyoruz. Bana göre bu dönemin en önemli para birimi dikkat, konsantrasyon. Şu anda da aslında izleyicilerden bunu talep ediyoruz. Dolayısıyla her şeyi hızlı anlatmaya çalışıyoruz. Bir hız çağındayız. Hepsinin olumsuz yansımaları maalesef bizi birer dijital zedeye dönüştürmüş durumda. Ama ben ısrarla şunu söylüyorum; derneği kurarken de, iş hayatımda da teknolojinin varlığını reddetmek kesinlikle benim istediğim bir şey değil. Teknoloji hayatımızda var olmaya devam edecek. Bize sonsuz nimetler sunuyor ancak bilinçli kullanırsak ya da teknolojinin bizi yönetmesini değil de bizim onu yönetmemizi sağlarsak, efendisi biz olursak çok daha iyi olacak diyorum. O zaman teknoloji süper bir şekilde hayatımızda verimli her şeyi kolaylaştıracak. Çocuklarımız için de, bizim için de durum aynı. Baktığınızda teknolojiyi reddetmek, yasaklamak, onu ödül-ceza olarak kullanmak maalesef bu dijital dünyanın içinde doğan çocuklar için anlamlı değil. Bu ödül ceza sistemi, sizi onlardan çok daha fazla uzaklaştırabilir. Burada önemli olan ebeveynlerin bu konuyu öğrenmesi. İşte benim amacım da bu teknolojiyi kullanarak onlarla nasıl iletişimi güçlendiririz, onlara nasıl doğru rehberlik yapabiliriz, nasıl bilinçli dijital ebeveynler oluruz konularında farkındalık yaratmak.
Dijital Denge Derneği’nin faaliyetleri arasında neler var?
Kurumlar, özellikle şirket tarafında eğitimlerimiz oluyor. Kurumsal tarafta dijital denge sağlanamadığında bakıyorsunuz verimlilik düşmüş oluyor. Neden? İşte gece geç saate kadar çalışmak, ekranlar, mavi ışığın uyku düzenini bozması, sabah sinirli kalkmak, bunların hepsi verimliliğin düşmesine sebep oluyor, üretkenliği azaltıyor. Aslında belki de çalışanların kurumlara verimsizlik maliyeti çok daha yüksek oluyor. Ama hayatlarında bunu dengeye soktukları zaman bu, kuruma da, performansa da yansıyor. Bu konuda da kurumlara eğitimler veriyoruz.
Yeni kitabınız da yolda, çok yakında çıkacak, neler okuyacağız?
İlk kitabım pandemi sonrasındaydı ve orada biraz da dijital göçebeliği yani dijitalle sonradan tanıştığımızda gözlemlediğimiz konuları anlatıyordum. “Biz de aslen buralı değiliz” diyordum. Tamam, kuşak olarak biz bunun içinde doğmadık ama öğrenmeye de çalışıyoruzu anlatan bir kitaptı. Şimdi yeni kitabım çok yakında çıkacak. O kitapta da daha çok pandemi sonrası bizde yaşanan dijital alışkanlıkları aktarıyorum ve homo sapiens’den homo digitus’a evrildik diyorum. Yeni nesil insanın gerçekten bu hayatta karşılaştığı, belki de biraz geçmişte kalan bazı özlemlerin de yer aldığı, karşılaştığı sorunları nasıl olumluya çevirebileceği, bu dönüşüm hikayesinde nelere tanıklık ettiğini, yeni nesil insanın nelerde zorlanacağını, gelecekte onları nelerin beklediğini anlatan yine kısa kısa makalelerden oluşan keyifli bir kitap yazdım. Dediğim gibi ben bir yazar değilim, sadece öğrenmeye, bilgiye meraklı bir sosyal girişimciyim. Neyi öğrendiysem onu da paylaşmayı çok seviyorum. Bilginin paylaşılmasının çok değerli olduğunu düşünüyorum. Ben de öğrenmeye devam edeceğim. Öğrendikçe de elimden geldikçe bunları yazı yoluyla, YouTube kanalıyla, eğitimlerimle, kitaplarımla paylaşmaya devam edeceğim. Bir insan değişirse herkes değişiyor yavaş yavaş. Özellikle gençler değişirse Türkiye’nin geleceği, ülkenin geleceği de değişiyor dolayısıyla bunu çok önemsiyorum.