Umut Çelik / umut@businessworldglobal.com
Türkiye’deki iş dünyasını UN Global Compact’in 10 İlkesi ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda taahhütlerini uygulamaya geçirmede yol göstermeyi ve şirketlerin bu alandaki yetkinliklerini artırmayı hedefleyen UN Global Compact Türkiye yeni dönemde çalışmalarına hız katarak devam ediyor.
UN Global Compact Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Cemal Dördüncü ile son dönem çalışmaları ve gelecekteki planlarını konuştuk.
-Ahmet Bey öncelikle bize UN Global Compact Türkiye’den ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
UN Global Compact, 2000 yılında kurulmuş bir Birleşmiş Milletler inisiyatifidir. İnsan hakları, çalışma standartları, çevre ve yolsuzlukla mücadele alanındaki 10 İlke doğrultusunda iş dünyasını sorumlu uygulamalar için harekete geçirmeyi hedefliyor. UN Global Compact Türkiye, UN Global Compact’in dünya genelindeki 62 yerel ağından biri. Bugün 381 şirket üyesi ile Avrupa’nın en büyük 8. yerel ağı. Bu sene itibariyle artan üye sayısı ve kaynaklarına istinaden, Türkiye yerel ağı “Küresel İlkeler Sözleşmesi İmzacıları Derneği” adıyla ayrı bir tüzel kişilik olarak yolumuza devam ediyoruz.
Türkiye’deki iş dünyasını UN Global Compact’in 10 İlkesi ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda taahhütlerini uygulamaya geçirmede yol göstermeyi ve şirketlerin bu alandaki yetkinliklerini artırmayı hedefliyoruz. Küresel seviyede geliştirilen kaynakları yerel önceliklerle birleştirerek şirketlerimize sunuyoruz. Şirketlerimize destek olacak araçlar, eğitimler, programlar, uzmanlık ve network sağlıyoruz.
-İş dünyasının sürdürülebilirlik alanındaki ilerlemesini nasıl değerlendirirsiniz?
2015’ten 2030’a giden yolun yarısına geldiğimiz bu yıl, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına (SKA) ulaşma yolunda olmamız gereken yerde değiliz. UN Global Compact ve Accenture tarafından hazırlanan “Özel Sektör Gözüyle SKA Durum Değerlendirmesi Raporu”na göre SKA’ların sadece %15’inde ilerleme kaydedebildi. 2030 yılında hayal ettiğimiz daha adil ve daha yaşanabilir bir dünya hedefimizi gerçekleştirebilmek için hızla rotamızı değiştirmemiz gerekiyor.
Bu rota değişikliğinin ilk sinyallerinden biri geçtiğimiz Aralık ayında Dubai’de gerçekleştirilen COP28 Konferansı’nın Sonuç Bildirgesine yansıdı. İklim değişikliği müzakerelerinin tarihinde ilk defa fosil yakıtlara referans veren Bildirge tüm taraflara fosil yakıtlardan kademeli geçiş çağrısında bulundu. Her ne kadar bu çağrı ada ülkeleri, gelişmekte olan ülkeler ve birçok diğer ülkenin beklediği netlik ve yol haritasını sunmasa da iklim değişikliğe ile mücadelede yeni bir yola girildiğinin işareti olarak kabul edildi.
Hem iklim değişikliğini etkileyen hem de ondan etkilenen en büyük aktörlerden biri olarak iş dünyasına önemli bir rol düşüyor. Şirketler somut hedefler ve bu hedeflere götürecek yol haritalarını belirleyerek, taahhütlerini ve ilerlemelerini kamuoyuna açık bir şekilde raporlayarak bu alandaki çabalara katkı sağlayabilir. Raporlama ayrıca “greenwashing”in önüne geçmek için önemli bir araç. Bu kapsamda, UN Global Compact, CDP, WWF ve WRI işbirliğinde hayata geçirilen Bilim Temelli Hedefler inisiyatifi (Science Based Targets initiative) her geçen gün daha fazla şirketin taahhütlerini ve ilerlemelerini raporladığı, dünyaca kabul görmüş bir standart olarak karşımıza çıkıyor. UN Global Compact Türkiye olarak programlarımız, kaynaklarımız ve üyeler arası deneyim paylaşım imkanlarıyla bilim temelli hedef belirleme yolculuklarında şirketleri destekliyoruz.
-UN Global Compact iş dünyasını sürdürülebilirlik yolculuğunda nasıl destekliyor?
UN Global Compact’in geliştirdiği öz değerlendirme araçları şirketlerin sürdürülebilirlik yolculuğuna başlayabilecekleri noktayı gösteriyor. Ardından bu alanlarda şirketlerin somut hedefler koyabilmelerini destekleyen hızlandırma programları devreye giriyor. Bu programlar şirketlere bu hedeflere nasıl ulaşabilecekleri ve ilerlemeyi nasıl izleyecekleri konusunda insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, iklim eylemi, inovasyon ve SKA’ların iş süreçlerine entegrasyonu alanında rehberlik ediyor.
Deneyim Paylaşım Grupları ise şirketlerin sürdürülebilirlik konusundaki en iyi uygulamalarını ve karşılaştıkları zorlukları birbirleriyle paylaşmaları için bir alan yaratıyor. Böylece şirketler hem sektör uzmanlarına ulaşma hem de benzer alanlarda çalışan profesyonellerden oluşan bir networke erişme fırsatı elde ediyorlar.