Coşan Yeğenoğlu / Gedik Yatırım Hazine Genel Müdür Yardımcısı
Risk yönetimi dediğimde aklınıza ne geliyor? Özelikle son 15 yıldır yurt içinde ve dışında döviz kurlarının ani hareketlerini yakından yaşadığımız için bu yazıyı okuyanların büyük bölümü kur riski diye cevap verecektir bu soruya. Her ölçekte şirketin, gelirleri ve giderini oluşturan farklı para birimleri ile alakalı ne yapması gerektiği ile ilgili en azından bir fikri var. Peki sizce eski alışkanlıklar bu dönemde de bize fayda sağlayacak mı?
Son 6 aydır, yeni ekonomi politikalarının etkisini göstermesi ile birlikte hiç alışık olmadığımız bir dönemde bulunuyoruz. USDTRY kurunun yatay seyretmesi, risk yönetimi ve yatırım ile ilgili tüm alışkanlıklarımızı sorgulamamıza sebep oluyor. TCMB yetkililerinin, enflasyonu düşürme konusundaki kararlılıkları ve yurt dışı yatırımcının Türkiye’ye ilgisinin artması bir süre daha benzer koşulların hakim olacağını gösteriyor.
Yeni dönemde şirketlerin yönetmesi gereken en önemli risk likidite olacak gibi gözüküyor. Faizler yüksek seyrettiği sürece, nakdin varlığı da yokluğu da farklı problemler karşımıza çıkarıyor.
Öncelikle varlığının neden eskiye göre daha iyi yönetilmesi gerektiği ile başlayayım. Özellikle pandemiden çıkış döneminde düşük faiz, yüksek enflasyon koşullarını yaşadığımız günlerde, şirketlerin eğilimi ellerindeki fazla likidite ile ticaretlerinde kullandıkları emtiaları alıp fiyat artışlarından en az etkilenecekleri çözümleri bulmak yönünde idi. Ancak mevcut koşullarda, TCMB yetkililerinin atacakları sıkılaştırıcı adımların ekonomiyi daha da soğutacağını beklemek yanlış olmaz. Bu durumda, tüm nakdin emtiaya yatırılması, eski alışkanların tam tersi sonuçlanmasına sebep olabilir. O zaman ne yapacağız fazla paramızı? Son zamanlarda bankaların mevduata verdikleri faiz oranları oldukça cazip gözüküyor. Ancak şirketler açısından, eldeki nakdi uzun vadeli bağlamak, olası fırsatların kaçırılması anlamına geliyor. Bankaların kısa vadeli mevduatlara uyguladıkları faiz oranı ise, uzun vadelilere kıyasla aynı ölçüde tatminkar değil. Bu durumda daha kısa vadede nakde dönülebildiği için yatırım fonları şirketler açısından iyi bir yatırım alternatifi. Özellikle son aylarda popülerliği artan para piyasası fonları kısa vadeli mevduatlardan daha iyi performans sağlarken nakit ihtiyacı durumunda da aynı gün nakde dönme imkanı sunuyor.
Borçlanma ihtiyacında olan firmalar için önümüzdeki dönem biraz daha zorlu geçecek..
TCMB’nin Mayıs 2024 tarihli Finansal İstikrar Raporu’na göre, firmaların kısa dönem borçlarını dönen varlıkları ile karşılama kapasitesini gösteren Cari Oran, halka açık firmaların %85’i için 1 üzerinde. Bu veri, nakit akışını etkileyen olası şok ve finansal sıkılaşmalarda firmaların genelinin yeterli likiditeye sahip olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte ayrı raporda görebileceğimiz önemli bir diğer veri ise, halka açık firmaların finansman giderini, karları ile karşılama oranında meydana gelen düşüş. Bunun temel sebebi de 2023 yılı üçüncü çeyreğindeki yukarı yönlü kur hareketleri ve sıkılaştırma adımlarının etkisiyle artan finansman maliyetleri olarak gösteriliyor.
Örneklemi daha da genişletip halka açık olmayan firmaların da çalışmaya dahil edilmesiyle bu oranların daha da kötüleşeceği öngörebiliriz. Türkiye’deki firmaların büyük bölümünün öz kaynağının birkaç katı finansal kaldıraç kullandığı düşünüldüğünde, %50’nin üzerindeki faiz oranı ile, daha da yavaşlaması öngörülen bir piyasada, borçları çevirmek oldukça zorlu bir süreç. Piyasanın genel beklentisi paralelinde, dövizle borçlanmak iyi bir alternatif gibi gözükse de, döviz geliri olmayan firmaların bundan kaçınması gerektiğini hatırlatmakta fayda var. Yeni ekonomik koşullar, nakit ihtiyacını iç kaynaklarından karşılayabilen firmaların bir adım önde olacağı bir süreci beraberinde getiriyor.
Finansman imkanlarının çeşitlendirilmesi konusunda son yılların yıldızı halka açılmak. Yüksek faiz döneminde, şirket paylarını halka arz ederek, faiz ve anapara ödeme yükümlülüğü olmadan şirket öz kaynağını güçlendirebilmek oldukça önemli bir avantaj. Üstelik bu şirketler açısından önemli bir finansman kaynağı olmasının yanı sıra, şirketin geleceğini şekillendirebilecek ve şirkete değer katacak bir adım. Ancak unutmamak lazım ki, halka arza karar verilmesi ile, arzın gerçekleşmesi 1 ila 2 yılı bulan bir süreç. Dolayısıyla bu konudaki planlama ancak 2 yıl sonraki ihtiyaçlar ve yatırım kararları için kaynak olabilecek durumda.
Eski alışkanlarımızı modifiye etmemiz gerekirse..
Yazımın başında risk yönetimi deyince aklımıza ilk gelenin kur riskini yönetmek olduğunu söylemiştim. Yeni dönemin beraberinde yeni riskler getirmesi maalesef kur riskinin tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Son 10 yıllık süreçte USDTRY kurunun sürekli yukarı gitmesine alışan ihracatçılarımız açısından, kur riskini yönetmek için atılması gereken çok adım var. Ayrıca atılacak bu adımlar, yüksek faiz sebebiyle birçok fırsat da barındırıyor.
İster likidite ile ilgili cevap bulunması gereken yeni sorular ister uzun yıllardır bize hiç yabancı olmayan döviz kurunu öngörülebilir kılmak için atılacak adımlar olsun, dinamik piyasa koşullarına uyum sağlamak ve yeni ürünlere açık olmak şirketlerin geleceği için kritik öneme sahip. Bu sebeple çalışılacak finansal kurumların seçimi, üzerinde dikkatle durulması gereken bir konu. Beraber yol yürüdüğünüz finansal iş ortaklarınızın, dinamik finansal dünyada size ışık tutabilmesi, şirketinizin yenilikleri içselleştirebilmesi açısından oldukça önemli.