AKİB Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Nejdat Sin, yaptıkları tanıtım sayesinde “Türk Narenciyesi”nin Rusya’da en çok bilinen Türk markalarından biri haline geldiğini belirterek, “Rusya’da başardık, dünyada da başarırız” dedi.
Türk narenciyesi, girdiği her pazarda halkın gönlünde taht kurmaya devam ediyor. Narenciye ihracatının üçte birini gerçekleştirdiğimiz Rusya’da yapılan pazar araştırmalarında Türk narenciyesinin “Turkish Citrus” adıyla Türkiye’nin en önemli markalarından biri haline geldiğini gördüklerini belirten Akdeniz İhracatçı Birlikleri (AKİB) Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkanı Nejdat Sin, “Bu zamana kadar yaptığımız tanıtımlarla Rusya’nın bütün büyük yayın organlarında yer aldık. Sadece yazılı basında değil, televizyonlarında, radyolarında Türk narenciyesinden bahsedilmeye, yemek programlarında Türk narenciyesi aranmaya başlandı. Kısa zamanda Rus ev kadınlarının mutfağının bile önemli bir figürü haline geldik. Rus ev kadınlarının Türk narenciyesi ile ‘Portakallı Turnabalığı’, ‘Turunçgilli Levrek’ gibi bu zamana kadar ismi duyulmamış çok lezzetli yemekler yaptıklarını duyduk ve bundan gurur duyuyoruz” dedi.
Sin ayrıca yaptıkları yayınlarda sadece Türk narenciyesini değil, Türkiye’nin bütün değerlerini anlattıklarını ve Türkiye ile Rusya arasında bir dostluk köprüsü kurduklarını kaydetti. Sin, “Bu tanıtımlar sayesinde Türk ve Rus dostluğunun rengini turuncu yaptık. Her Rus’un evine girdik ve onların gönüllerini fethettik. İnanıyoruz ki; bu bizim olduğu kadar Türkiye’nin başarısı olarak da hak ettiği yeri alacaktır” diye konuştu.
“Rus medyası ile dost olduk”
Yurtdışında Türk narenciyesini tanıtmak için ciddi ve sistematik bir emek harcadıklarını belirten Sin, girdikleri her pazarda ilk olarak oradaki kamuoyunun önemli aktörleri, kanaat önderleri ve önde gelen medya organları ile etkileşime geçtiklerini kaydetti.
Günümüzün marka yönetim dönemi olduğunu belirten Sin, “Sadece ürünlerinizin kaliteli olması artık yeter şart değil. Ürününüzü tanıtmak, o pazarda nasıl yer alacağını konumlandırmak ve ürününüze karşı oluşabilecek kötü algıları daha başlamadan sonlandırmanız gerekiyor.
Daha da önemlisi ürününüz hakkında kamuoyunda pozitif bir algı oluşmasını sağlamalı ve bu algının sürekli olması için çalışmalısınız. İşte biz, dünyanın en büyük medyaları ile ortaklık kuran profesyonel bir içerik yönetim şirketi ile çalıştık ve Rusya’da tam da bunu gerçekleştirdik. Çalıştığımız bu içerik yönetim şirketinin sayesinde en büyük basın organları başta olmak üzere Rus medyası ile sıkı bir diyalog geliştirdik. Rus medyasının belirli aralıklarla Hatay’da, Mersin’de ağırladık. Narenciye bahçelerinde beraber ürün topladık. Yani kelimenin tam anlamıyla Rus medyasıyla dost olduk, arkadaş olduk” diye konuştu.
Yaptıkları bu tanıtımların etkilerini görmeye başladıklarını belirten Sin, “Biz bu tanıtımları düzenli olarak her yıl gerçekleştiriyoruz. Rusya’da ciddi bir emek sarfettik. Emeklerimiz sonucunda Rusya’nın İletişim Oscarı diye tabir edilen Gold Print Awards’da Coca Cola, Apple, Faberlic gibi dünya devlerini geride bırakarak “En iyi çıkış yapan marka’ kategorisinde ödüle layık görüldük. Bütün bunlar yıllardır Rusya’da yaptığımız tanıtım kampanyalarının sonucunda gerçekleşti” dedi.
Sırada “dünya” var!
Diğer ülkelerde de benzer başarılara imza atmamaları için hiçbir sebep olmadığını belirten Sin, “Artık ürününüzün tanıtımını nasıl yaptığınız, neredeyse ürününüzün kalitesinin önüne geçmeye başladı. Tabii ki hala kalite en önemli faktör,ancak ürününüz ne kadar kaliteli olursa olsun, gerekli tanıtımı yapamıyorsanız o pazarda tutunmanız neredeyse imkansız. Biz, pazarlarda nasıl tanıtım yapacağımızın ve nasıl tutunabileceğimizin şifrelerini çözdük. Türkçe’de ‘Tereciye tere satmak’ deyimi vardır. İşte çözdüğümüz bu şifreler sayesinde tereciye tere satabilecek beceriye sahip olduğumuzu düşünüyorum.
Artık, Meksika’yı misket limonla, Çin’i mandalinayla, Brezilya’yı portakalla fethedecek güçteyiz. Hatta ve hatta ABD’lileri kendi silahlarıyla vuracak gücümüz bile var. Örneğin Washington portakalı aslında, 1800’lü yılların ikinci yarısında Brezilya’nın ABD’ye hediye ettiği bir düzine portakal fidanından fazlası değil. Bu fidanların Washington ikliminde yetişmediği anlaşılınca Florida ve Kaliforniya’ya gönderiliyor. Ancak ismi Washington portakalı olarak kalıyor. Aslında Brezilyalı olan bu fidanlar tanıtımlar ve pazarlama teknikleri sayesinde bugün bütün dünyaya Washington portakalı olarak satılıyor. İşte bu, ABD’nin silahı yani marka yaratma gücü. Bugün, narenciye ihracatçıları olarak bu güce biz de sahibiz. İddia ediyoruz ki; Washington’u da Turkish Citrus ile fethedebiliriz” dedi.
Birçok üründe olduğu gibi narenciyeden de en güzel verimin alındığı çok bereketli topraklar üzerinde olduğumuzu belirten Sin, “Artık oyun alanımızın bütün dünya olduğunu düşünüyoruz. Bundan sonraki planlarımızı da buna göre yapıyoruz. Sadece komşumuz Rusya’da değil, bütün dünyada Türk narenciyesinin bir marka haline gelmesi için çalışıyoruz. Eminim ki, bu hedefimize orta vadede ulaşmış olacağız” diyerek sözlerini tamamladı.