Business World Global

Obdan, paydaşlarıyla sürdürülebilirlik farkındalığı yaratıyor

Obdan, paydaşlarıyla sürdürülebilirlik farkındalığı yaratıyor
28 Ağustos 2024 - 12:56

1945 yılından bu yana faaliyet gösteren, 4. nesil bir aile şirketi olan Obdan Sistem, yeni proje ve hedeflerle 100. üncü yılına emin adımlarla ilerliyor.

Obdan Sistem Üst Düzey Yöneticisi (COO) Melih Uzel ile Obdan Sistem’deki son gelişmeleri ve yeni yatırımları konuştuk.

Obdan Sistem hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz? Hangi alanlarda faaliyet gösteriyorsunuz?

Obdan Sistem olarak; kimya, gıda, otomotiv, sağlık, tekstil ve elektronik gibi birçok sektörde, gümrük müşavirliği, danışmanlık, antrepoculuk, depoculuk ve forwarding alanlarında hizmet veriyoruz. Deneyimli kadromuz ve tüm gümrüklerdeki yerleşik ofislerimizle bu alanlarda faaliyetlerimizi geliştirerek, hizmetlerimizi kesintisiz ve müşteri odaklı olarak sürdürüyoruz.

1945 yılından bu yana faaliyet gösteren, sunulan hizmetler, hacim ve pazar payı açısından sürekli olarak büyüyen, 4. nesil bir aile şirketiyiz. Köklü geçmişimizden aldığımız gücü yeni nesil yaklaşımla birleştirerek ilerliyoruz. Kurumsal hafıza ve tecrübemizi, inovatif çözümlerle birleştiriyoruz. Yenilikçi teknolojiler ve modern yöntemlerle harmanladığımız know-how deneyimimiz, müşterilerimize en yüksek kalitede hizmet sunmamıza olanak tanıyor. Mal ve hizmet akışını temin eden bütünleşik çözümleri, mümkün olan en yüksek müşteri ve çalışan memnuniyetini sağlayarak, optimal hız, kalite ve maliyet dengesini gözeterek, sürdürülebilir yöntemlerle sunuyoruz.

Sürdürülebilirliğin altını çizdiniz. Bu kavram, sektörde her geçen gün daha fazla öne çıkıyor. Sürdürülebilirlik yaklaşımınız hakkında bilgi verebilir misiniz? Sürdürülebilirlik, Obdan Sistem’in iş yapış şekillerinde nasıl bir rol oynuyor? 

Sürdürülebilir iş metotları, şirketimizin politikalarının merkezinde yer alıyor. Daha sürdürülebilir bir gelecek için paydaşlarımızı ve ekosistemimizi de yolculuğumuza dahil ediyoruz. Çalışanlarımızın oluşturduğu Yeşil Komite vasıtasıyla tüm ilgili paydaşlarda sürdürülebilirlik farkındalığı yaratıyoruz. Hem firmamızın hem de paydaşlarımızın yarattığı karbon ayak izini ve atıklarımızı azaltmak için özenle çalışıyoruz. Mevcut ve gelecekteki emisyonlarımızı minimize etmeyi sağlayacak fırsatları da keşfetmeye kararlıyız. Bu hedef doğrultusunda zorunlu tüketim alanlarımızda düzenli ölçümler yapıyor ve bu kaynakların ekonomik kullanımı ve tüketimi için kontrolümüz dahilinde atabileceğimiz bütün adımları atıyoruz.

Diğer yandan fırsat eşitliği ve kadın istihdamına da büyük önem veriyoruz. Kadın çalışanlarımızın iş gücümüzde daha fazla yer almasını teşvik ediyor, UTİKAD Kadın Odak Grubu ile birlikte kadınların lojistik sektöründe daha aktif rol alması için projeler geliştiriyor ve iş yerinde çeşitliliği artıracak politikalar uyguluyoruz. Sürdürülebilirlik hedeflerimiz doğrultusunda, kadınların güçlendirilmesi ve liderlik pozisyonlarında daha fazla yer alması için çalışıyoruz. 

Sürdürülebilirlikle bağlantılı olarak, Avrupa Yeşil Mutabakatı da gündemde önemli bir yer tutuyor. Bu mutabakatın içeriği nedir?

Çevre Koruma Ajansı’na (EPA) göre dünyadaki karbon emisyonlarının %14’ü, lojistik ve taşımacılık sektörlerinden kaynaklanıyor. Bu çarpıcı rakam, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın sektörde neden önemli bir yer tuttuğunu ortaya koyuyor. Mutabakat, AB’nin 2050’ye kadar net sera gazı emisyonlarının sıfırlanması ve ekonomik büyümenin kaynak kullanımına bağlılığının sona ermesi gibi temel hedefleri içeren yeni büyüme stratejisini kapsıyor. Küresel ısınma ve su kaynaklarının sürdürülebilirliği gibi önemli iklim sorunlarını bertaraf etmeye odaklanıyor.

Lojistik sektöründe enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji, büyük bir öneme sahip. Mutabakatta yer alan çözüm önerilerini uygulamak, verimliliği artırıp maliyetin düşmesine yardımcı olurken çevreyi korumaya da katkı sağlıyor.

Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Türkiye’nin yeşil lojistik adımları, sizce sektörde nasıl bir değişim başlattı?

Yeşil dönüşümü sektörümüzde yeşil lojistik olarak adlandırıyoruz. Hem Avrupa Yeşil Mutabakatı hem de sektörde atılan yeşil lojistik adımları, sürdürülebilirlik açısından önemli ve geniş kapsamlı değişimlere olanak tanıyor. Bu adımlar, daha çevreci ve sürdürülebilir süreçlerle lojistik faaliyetlerin çevresel etkisini ve karbon ayak izini en aza indirmemizi sağlıyor. Yine bu uygulamaların lojistik ve taşımacılık sektöründe sürdürülebilirlik, enerji verimliliği ve çevre dostu uygulamaların benimsenmesini teşvik ettiğini, yenilenebilir enerji kullanımı, tedarik zinciri optimizasyonu, yasal düzenlemeler ve teşvikler anlamında gelişime kapı araladığını belirtebiliriz.

 Yeşil lojistik uygulamaları, sektörün sürdürülebilirlik hedeflerine nasıl katkı sağlıyor?

Yeşil lojistik uygulamaları, sektörel sürdürülebilirliğe doğrudan katkı sunuyor. Rakamsal verilerle açmak gerekirse; mutabakatta yer alan Fit for 55 Paketi; 2050 yılına kadar iklim nötr bir Avrupa hedefi doğrultusunda emisyonları 2030 yılına kadar, 1990 seviyelerine kıyasla %55 oranında azaltmayı hedefliyor. Diğer yandan Türkiye de Ulusal Katkı Niyet Beyanı ile sera gazı emisyonunu 2030 yılı için artıştan azalım hedefi olarak %41’e yükseltti.

Yeşil lojistik uygulamaları konusunda ülkemizde atılan önemli adımlardan biri de 27 Mayıs 2022 tarihinde yayınlanan Kombine Taşımacılık Yönetmeliği oldu. Bu yönetmelikteki Yeşil Lojistik Belgesi ile aslında yeşil lojistik kavramı da ilk defa mevzuatımıza girmiş oldu, yeşil lojistik faaliyetler belirlendi. Bu faaliyetler arasında yılda en az 200 adet kombine yük taşımacılığı seferini gerçekleştirmek, Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti Belgesine (YEK-G) veya Uluslararası Yeşil Enerji Sertifikasına (I-REC) sahip olmak, Düşük Küresel Isınma Potansiyeli (KIP) değerine sahip gazlar içeren iklimlendirme sistemleri kullanmak, yılda en az 500 adet fidan bağışı yapmak, Sıfır Atık Yönetmeliği kapsamında sıfır atık yönetim sistemine sahip olmak, ISO 14046, 50001, 14001, 14064 Belgesine sahip olmak yer alıyor. Bu şartları sağlayıp gerekli belgelerle başvurduğunuzda Ulaştırma Hizmetleri Düzenleme Genel Müdürlüğü’nden Yeşil Lojistik Belgesi’ni alabiliyorsunuz.

2023-2025 Orta Vadeli Program’da ise demiryolu ulaştırması başta olmak üzere düşük karbonlu ve sürdürülebilir ulaşım sistemine geçişi kolaylaştıracak teknolojik dönüşümlere yönelik projeler geliştirileceği belirtiliyor. Sektörümüz için değerli çıktılar sunan 2053 Ulaştırma ve Lojistik Ana Planı’nda da kombine taşımacılığın düzenleme ve politika önerileri yer alıyor.

Küresel ısınma ve iklim krizinin lojistik sektöründeki etkileri nelerdir?

Lojistik sektörü, küresel siyasi ve ekonomik gelişmeler kadar doğal krizlerden de doğrudan etkilenen bir sektör. İçinde bulunduğumuz süreçte de birçok çevresel faktör, pazar dinamikleri üzerinde etkili olmaya devam ediyor. Kuraklık sebebiyle Panama Kanalı’ndaki kullanım kısıtlamasını, bu faktörler arasında sayabiliriz.

Küresel ısınma ve iklim krizi özelinde ekstrem hava olayları, altyapı hasarı, maliyet artışı, tedarik zinciri kesintisi gibi operasyonel zorluklar ve riskler öne çıkıyor. Bu olumsuz durumların önüne geçebilme ve sektörde sürdürülebilir bir dönüşüm sağlama adına karbonsuzlaşma politikalarına, yani yeşil taşımacılığa, yenilikçi teknolojilere ve sürdürülebilir uygulamalara yatırım yapmak büyük önem taşıyor.

Yeni teknolojilerin benimsenmesi ve demiryolu taşımacılığındaki artış, yeşil taşımacılığın geleceğini nasıl şekillendiriyor?

Demiryolu ile desteklenen intermodal taşımacılığın gelişimi, yeşil taşımacılığın da geleceğini şekillendiriyor. Bunun için öncelikli olarak demiryolunun taşımacılıktaki payının artırılması gerektiği söylenebilir. Demiryolu taşımacılığının ülkemizin dış ticaretindeki payı %1 seviyelerinde yer alıyor. Bu oranı artırmak için limanların ve OSB’lerin demiryolu bağlantılarının yapılması, doğu-batı yönünde kesintisiz demiryolu taşımacılığının yapılabilmesi, Orta Koridor ile ilgili teknik sorunların giderilmesi ve intermodal taşımacılık için teşviklerin devreye alınması gibi adımların atılması gerekiyor.

Ülkemizde bu hedef doğrultusunda atılması planlanan adımlar var. Bu adımların hayata geçirilmesi noktasında demiryolu taşımacılığının geliştirilmesi, modernizasyonunun sağlanması, Avrupa ile uyumlu hale gelebilmek adına 2053 yılına kadar demiryolu yük taşımacılığının payının %22’ye çıkarılması planlanıyor. Bu bağlamda, multimodal taşımacılık pazarında büyümenin kaçınılmaz olması ve demiryolunun büyük bir ivme kazanacağı bekleniyor. Bu değişim iklimi, daha çevreci bir taşıma yöntemi ile hem çevre hem de bütçe dostu taşımacılığın egemen olacağı bir dönemin de habercisi olarak ifade edilebilir. 

İşletmeler yeşil lojistik uygulamalarıyla nasıl bir rekabet avantajı elde ediyor?

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması, 2026 yılı itibarıyla lojistik sektörünü de kapsayacak. Bununla birlikte, diğer sektör firmalarının ürettiği karbon emisyonunda taşımacılığın payı olduğu için başta global üreticiler olmak üzere birçok firma lojistik partnerleri ile yaptıkları iş birliği anlaşmalarında karbon ayak izi klozuna yer vermeye başladı. Yeşil süreçlere ilişkin farkındalığın artması nedeniyle, tedarik zincirinde yeşil lojistik faaliyetleri uygulayan şirketlerin rekabet avantajına sahip olacağını söyleyebiliriz.

Aynı zamanda yeşil lojiktik uygulamaları, maliyet düşürücü etkiler ve artan müşteri memnuniyeti kaynaklı birçok avantajı da beraberinde getiriyor. Enerji verimliliği ve atık azaltma kaynaklı maliyet tasarrufu, sunulan teşviklerden yararlanma, müşteri memnuniyeti ve marka imajı, operasyonel verimlilik, çevresel sürdürülebilirlik standartları ve sertifikaları aracılığıyla yeni pazar fırsatlarına erişim ve rekabet avantajı, inovasyon ve sürekli iyileştirme, bu avantajlar arasında sayılabilir.

Türkiye’nin lojistik sektöründe gelecekte neler bekleniyor? Yaşanan değişime uyum sağlama noktasında iş birlikleri nasıl bir rol üstleniyor?

Daha yüksek enerji verimliliği, karbon salınımının azaltılması ve güvenliği artırmak için yeni teknolojilerin benimsenmesi, Türkiye’de sektörün öncelikli beklentileri arasında yer alıyor. Ayrıca, Avrupa’nın genel taşımacılık stratejileri ve Yeşil Mutabakat kapsamında demiryolu taşımacılığına yönelik politika ve yatırımların artması öngörülüyor. Ekonomik koşulların, iklim olaylarının ve siyasi krizlerin yanı sıra yeni tedarik rotalarının oluşturulması, lojistik akışlarını ve bağlantılarını artırırken lojistik sektörü için de yeni bir iş alanı açıyor. Sektörün, teknolojik gelişmelerin ve yeşil dönüşüm çabalarının sürdürülebilir ihracat politikalarının temel taşlarından biri olduğunu fark etmesi, lojistik altyapısını daha da geliştirerek küresel ticaretteki konumunu güçlendirme hedefi doğrultusunda iş birliği halinde çalışması oldukça önemli.

Lojistik sektöründe yaşanan değişimlere sektör hızla uyum sağlıyor ve yenilikler doğrultusunda şekil alabiliyor. Değişime direnç göstermek yerine uyum sağlayan sektör paydaşları, hızla sürece entegre olarak sektördeki ivmenin de artmasına katkı sağlıyor. Örneğin, sınırda karbon düzenleme mekanizması (SKDM) ile Avrupa Birliği’ne ihraç edilecek belirli ürünler için karbon vergisi uygulaması başlatılacak. Burada geçiş sürecinde gerekli hazırlıkların yapılması, lojistik sektörü açısından kritik önem taşıyor. Bununla birlikte sektörde başta şoförlerin vize almada yaşadıkları sorunların ivedilikle çözülmesi gerekiyor. Türkiye’nin hem karayolu hem denizyolu hem de demiryolu taşımacılığında potansiyelinin ortaya çıkarılması ile lojistik ve taşımacılık sektöründeki büyüme ivmesinin devam edeceği öngörülüyor.

 

Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları businessworldglobal.com'a aittir, haberleri kopyalamayınız.

[reklam]