2000’li yıllarda yaşayan bizler ne mutlu ki insanlık tarihinin en önemli dönüşüm noktalarından birinin yaşanmasına hem şahit oluyor hem de bu sürece hizmet ediyoruz. En genel hatlarıyla insanlık tarihinin 5 aşamada tanımlandığını biliyoruz. Bunlar Avcı-toplayıcı Toplum, Tarım Toplumu, Sanayi Toplumu, Bilgi Toplumu (Toplum 4.0) ve Süper Akıllı Toplum (Toplum 5.0) ’dur.
Avcı-toplayıcı toplumların varoluş süreleri M.Ö. 5000’den başlamaktadır. Yaşamlarını avcılık, balıkçılık faaliyetleri ve gıda olarak tüketilen bitkilerin toplanması ile sürdüren az sayıdaki insandan oluşan bu toplumsal düzenden sonra Cilalı Taş Devri’nde başlayan tarım toplumu ile yerleşik hayata geçen insanlar , 18. yüzyılın sonlarına doğru sanayi devrimini gerçekleştirmiş ve sanayi toplumuna geçiş yapmıştır. Seri üretim ve sanayileşme çağı sonrasında ise Toplum 4.0 diğer bir deyişle Bilgi Toplumu ile beraber internet, bilgisayar işlemci kapasiteleri, nesnelerin birbiriyle iletişimi ve tüm bu gelişmelerin insan-toplum hayatına etkileri, gittikçe artan katma değerli üretim ile özdeşleşen bir çağa girilmiştir. Esasen bilgi toplumu halen süregelmekte olup Toplum 5.0 ya da bir başka deyişle ‘‘süper akıllı toplum’’ ile bilgi toplumunun nimetlerinin tam olarak insanlık yararına sunulduğu ileri bir versiyon ifade edilmektedir. İnsan ve toplumun merkeze alındığı; dijitalleşme ve yapay zekânın toplumsal yaşamdaki olumlu etkilerinin arttırıldığı, insanların makine ve robotlarla ilişkisinin en verimli ve dengeli biçimde sağlandığı, artan verimlilikle büyüme ve kalkınmanın hızlandığı, toplumun refah seviyesinin arttırıldığı bir toplum modeli hedeflenmektedir.
İşte bu tarihsel gelişim süreci içinde özellikle son yıllarda yaşanan hızlı değişim ve gelişim sürecinde finans sektörü ve uygulamaları da bilgi toplumunun bir parçası olarak önemli bir dönüşüm geçirmekte ve kısaca FinTech olarak adlandırılan digital uygulamalar bir taraftan finansal ürün kullanıcılarının alışkanlıklarını değiştirmekte, beklentilerini arttırmakta diğer taraftan da finansal kurumların iş modellerini, ürünlerini, pazarlama ve iletişim şekillerini değiştiren, dönüştüren bir yapıya evrilmektedir. Kullanılan teknolojik cihazlar ve cihazlarda kullanılan finansal yazılımlar yatırımcıların finansal erişimini desteklemekte, finansal kaliteyi arttırmakta ve kişilere özel yeni ürünlerin oluşmasına olanak tanımaktadır. Diğer bir deyişle finansal sektördeki digitalleşme tam da istenildiği gibi finansal kapsayıcılığa hizmet etmektedir.
1950’lerde kredi kartları, 1960’larda ATM’ler, 1970’lerde elektronik hisse senedi işlemleri FinTech in öncü süreçleri olarak sayılabilir.
FinTech, finansal hizmetlerin sunumunun teknoloji kullanarak kolaylaştırılmasını, iyileştirilmesini, otomatikleştirilmesini sağlayan uygulamalar olarak tanımlanmakta ve sanıldığının aksine tarihi uzun bir geçmişe dayanmaktadır. 1950’lerde kredi kartları, 1960’larda ATM’ler, 1970’lerde elektronik hisse senedi işlemleri FinTech in öncü süreçleri olarak sayılabilir. Görüldüğü gibi finans sektöründeki digital dönüşümde başlangıçta bankacılık sektörü başı çekse de sigortacılık, leasing, factoring ve sermaye piyasaları da zaman içinde hızla digitalleşerek arayı kapamışlardır.
Öte yandan başlangıçta finans sektöründe yoğunlaşan digitalleşme çalışmaları zaman içinde reel sektöre ve nihayetinde nihai kullanıcıya yani tüketiciye doğru genişleyen bir süreç izlemiştir. Ülkemizde 1991’deki bir analize göre, tüketicilerin kullandığı bilişim cihazlarının henüz yaygınlaşmamış olduğu dönemde, oldukça küçük olan Türk bilgi teknolojileri pazarında, yazılım ve donanım yatırımlarının neredeyse yarısı finansal kurumlar tarafından yapılıyordu. Ardından teknolojinin diğer sektörler için de gereklilik olması, 2000’lerde tüketici elektroniğinin patlama yapması ile finansal teknolojilerin benimsenmesi ve kullanımı da süratle ivmelenmiştir. İçinden geçtiğimiz pandemi dönemi ise tüm dünya ile birlikte Türkiye’de de digitalleşmenin olağan hızının katlanmasına yol açan zorlayıcı ama nihayetinde olumlu bir etki yaratmıştır.
Teknoloji alanında yaşanan gelişmeler, internetin hızlanması ve mobil kullanım olanaklarının artması, kullanıcıların daha hızlı ve geleneksel dağıtım kanallarına göre daha uygun maliyetlerle sunulan digital kanalları kullanmalarını özendirmektedir. Yapay zekanın kullanım alanının artması, giyilebilir cihazların yaygınlaşması , önceki yıllarda hayal bile edilemeyecek büyüklükte verilere saniyeler içinde ulaşılması ve bu verilerin karar alma süreçlerinde kullanılması finansal kurumların var olan iş modellerini etkilemektedir.
Günümüzde rekabet ve teknoloji son hızla gelişirken, yapay zeka teknolojileri, robotik danışmanlar, makine öğrenmesi, finansal kurumlar vasıtasıyla tasarruf sahiplerinin hizmetine gün geçtikçe daha yaygın olarak sunulmaktadır. Borsamızda co lokasyon hizmeti ile alım satım emirleri milisaniyelerle gerçekleştirilmekte, yüksek frekanslı işlemler (HFT) ve algoritmik işlemler diğer bir değişle insan duygularından arındırılmış biçimde yazılımlarla yapılan işlemler toplam hacmin içindeki payını gün geçtikçe arttırmaktadır.
2020 yılına 531 milyon dolar ile başlayan yurtdışı hisse senedi yatırımları üçüncü çeyrekte 806 milyon dolar son çeyrekte ise 1 milyar 55 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir.
Günümüzde finansal teknolojiler aracılığıyla bilgisayarlarda veya akıllı mobil telefonlarda finansal piyasalardaki verileri eşanlı olarak izlemek, yatırım fonlarını yönetmek, Türkiye’den ve hatta dünyanın dört bir yanındaki borsalardan hisse senedi alım satımı yapmak, bireysel emeklilik planı değiştirmek, robo danışmanlardan yatırım tavsiyesi almak mümkündür.
Merkez Bankası’nın Uluslararası Yatırım Pozisyonu verilerine göre 2020 son çeyreğinde Türk yatırımcıların yurtdışı hisse senedi yatırım büyüklüğü 1 milyar 55 milyon dolara ulaşmıştır. Bu veri 2019 son çeyreğine göre yüzde 102’lik bir artışa işaret etmektedir. 2020 yılına 531 milyon dolar ile başlayan yurtdışı hisse senedi yatırımları üçüncü çeyrekte 806 milyon dolar son çeyrekte ise 1 milyar 55 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Yurtdışı hisse senedi yatırımlarının yüzde 77,4’ü Amerika’da bulunmaktadır. Bunu yüzde 17,5 ile Avrupa takip etmekte, Asya, Afrika ve Avustralya’da bile düşük seviyelerde de olsa hisse senedi yatırımları bulunmaktadır. Merkez Bankası verilerine göre yurtdışından hisse senedi alanların yüzde 63,8’i ise hane halklarıdır. İkinci olarak aracı kurumlar yüzde 19,3 paya sahipken firmalar yüzde 0,5 bankalar ise yüzde 16,4 oranında yurtdışında hisse senedi yatırımını tercih etmişlerdir. Bu gelişimin arka planında döviz cinsi yatırım iştahı, dünya borsalarındaki yüksek getiriler olsa bile finansal teknolojiler bu denli gelişmiş olmasaydı ve yurt dışı borsalara erişim kolaylıkları sunulmasaydı söz konusu gelişmenin sağlanamayacağı da aşikardır.
Öte yandan pandemi döneminde yaşanan dolaşım kısıtlamaları, fiziki hareketliliğin azalması mobil kanalların kullanım oranını daha da arttırırken, artan digitalleşme ve işlem yapma kolaylıkları lokal sermaye piyasalarına çok sayıda yeni yatırımcının katılmasına elverişli ortamı yaratmıştır. Ülkemizde Ocak 2020 de 1.231.115 olan yerli bireysel pay senedi bakiyeli hesap sayısı bir yılda 925.168 kişi artışla Ocak 2021 de 2.156.283’e, Nisan 2021 itibariyle ise 2.661.045 e ulaşarak tarihindeki zirveyi görmüştür.
Finans sektöründeki digitalleşmenin sektörde yarattığı büyümenin çarpıcı biçimde görüldüğü bu rakamlardan sonra digitalleşmede daha ileri uygulamalardan bahsetmek gerekirse Kitle Fonlaması Platformları, Blockchain ve Cryptocurrency’ler finansal evrenimizi toplum 5.0 a doğru taşıyan boyutlarıyla ön plana çıkmaktadır.
Dr. Berra DOĞANER
Piramit Menkul Kıymetler Yönetim Kurulu Üyesi
OSTİM Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesiydi